Kategori : Organik Tarım - Etiketler :ekolojik ürünler zararlı mı, organik gıdalar zararlı mı, organik gıdaların kusurları - Tarih : 15 Kasım 2012
Stanford Üniversitesi’nin raporu hazırlanırken yeni hiçbir araştırma yapılmadı; çalışmayı yapan ekip sadece yapılmış araştırmaları inceledi. Bu araştırmalar, birkaç farklı organik gıda standardı uyarınca yürütüldü. Ve hepsi de Ulusal Organik Gıda Programı Mevzuatı’nın yürürlüğe girdiği 2002 yılından önce yapıldı.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, organik gıdanın besleyici değerlerinin sadece yetiştirme yöntemleriyle değil, tohumuyla, yetiştirildiği toprakla ve ürünlerin olgunluk ve tazeliğiyle doğrudan ilişkisi olduğuna dikkat çekiyor. Geçtiğimiz haftalarda ABD’de yayımlanan ve Stanford Üniversitesi’nin yaptığı araştırmanın “kusurlu” olduğuna işaret eden başka raporlar da, besleyiciliği etkileyen pek çok faktör olduğunu belirtiyor. Minnesota Üniversitesi Güneybatı Araştırma ve Sosyal Yardım Merkezi’nden
Jim Riddle tarafından kaleme alınan makalede Stanford Üniversitesi’nin rapor hazırlanırken yeni hiçbir araştırma yapılmadığını, sadece yapılmış araştırmaların incelendiğini vurguluyor.
Prostat riskini arttırıyor
Riddle, 2003’te yayımlanan Amerikan Epidemoloji Dergisi, Tarımsal Sağlık Raporu ile Environmental Health Perspectives’in (Çevrsel Sağlık Perspektifleri) raporlarındaki endüstriyel tarımda kullanılan zirai ilaçların kanser yapıcı etkilerine de dikkat çekerek “Stanford’un yayımladığı raporda zirai ilaçların çiftçiler, toprak işçileri ve yerel halkın sağlığına etkisi üzerinde de hiç durulmamış. Zirai ilaçlara maruz kalınmasının prostat kanseri riskini artırdığı biliniyor. Araştırmalar Iowa’lı çifçilerin çocuklarının, kontrol grubuna oranla iki katı sayıda çocukluk çağı lenfomasına yakalandığını ortaya koyuyor” diyor.
Her ürünün besin değeri aynı değil
Buğday Derneği %100 Ekolojik Pazarlar Koordinatörü Batur Şehirlioğlu da objektif karşılaştırılan ürünlerin farklı olmasının besin değerlerinde de farklılıklar yaratacağını söylüyor. Şehirlioğlu “Örneğin aynı yöntemle yetiştirilmiş salkım domates ile pembe domatesin ya da ayşe kadın fasülye ile nazende fasülyenin bile besleyici değer aynı değildir. Etkenler o kadar çok ki; yetiştirildiği toprak-arazi, ürünlerin tazeliği ve olgunlukları aynı olmalıdır. Ne yazık ki bir çok araştırma bunları dikkate almıyor” değerlendirmesi yapıyor.
Şehirlioğlu, organik olup olmamasının besin değerleri açısından ikincil öneme sahip olduğunu belirterek tek tip, endüstriyel tarım ile paralel gelişen hibrit ve GDO’lu tohum teknolojilerinin yaşanan besin değeri kayıplarının asıl nedeni olduğunu düşünüyor.
İngiltere’de 1930’da ve 1980’de Tarım Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği sebze ve meyvelerin mineral madde değerlerini içeren araştırmaların sonuçları karşılaştırıldığında 50 yıl içinde sebzelerde kalsiyum, magnezyum, bakır ve sodyumda, meyvelerde ise magnezyum, demir, bakır ve potasyumda önemli düzeylerde gerilemeler oluştu. Sonuçlar bu düşüşlerin endüstriyel tarımın gelişmesinden veya çeşitlerin değişmesinden meydana gelebileceği şeklinde yorumlandı.
Ispanağın demiri bile düştü
ABD’de 1950–1999 yılları arasındaki 50 yıllık süreç içinde 43 sebze ve meyvede 13 besin maddesinin değerleri incelendi. Protein, kalsiyum, fosfor, demir, riboflavin ve askorbik asit düzeylerinde düşmeler görülmüştür. Örneğin ıspanaktaki c vitamini yüzde 52, soğandaki c vitamini oranı yüzde 28 oranında düştü. Demir oranındaki düşüşler soğanda yüzde 56, ıspanakta ise yüzde 10 oldu.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=377916